Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, Haber7 Genel Yayın Yönetmeni Osman Ateşli’nin konuğu oldu.
Başkan Fatma Şahin, gastronomi, yeşil enerji ve tarımsal destek projeleriyle Gaziantep’i ekonomik ve çevresel kalkınmada bir model şehir haline getirdiklerini açıkladı. Gaziantep’in UNESCO Yaratıcı Şehirler Ağı’na dahil edildiğini söyleyen Başkan Şahin, gastronomi üzerinden ekonomik fırsatlar oluşturduklarını anlattı.
“Şehrin medeniyet kodlarını çok iyi bilmek lazım. Şehir bereketli hilalinin ortasında, Mezopotamya’dan Doğu Akdeniz’e açılan kapı. Coğrafyası ve toprağı muhteşem bereketli. Buradan gelen elimizde büyük bir güç var. Bunu mutfakta sanata dönüştüren şeflerimiz, ev hanımlarımız ve çıkan çok büyük bir lezzet var. Sofra bizi birleştiriyor ve zenginleştiriyor. Sofranın bir ekonomisi var: gastroekonomi. Biz bu konuda elimizdeki bu potansiyeli, uluslararası dünyanın literatürüne göre önemli çalışmalar yapmayı başardık. Önce UNESCO’ya girdik. Ben belediye başkanı olduktan sonra 2014 yılında Yaratıcı Şehirler Ağı’nda gastronomi bölümü vardı. Gaziantep Mutfağı önce Türkiye’de ilk defa UNESCO’nun gastronomide Yaratıcı Şehirler Ağı’na girdi. Burada Çırağan’da Cumhurbaşkanımız da 2014 yılında UNESCO Ağı’na girince büyük bir lansman yaptık.”
“Lansmanın içerisinde akademik gruplar, bu işi yazanlar, çizenler, Bu işin pratiğini yapanlar, ustabaşları, şefler, sanatçılar, herkesin olduğu çok güzel bir lansman yaptık. O lansman önemli bir başlangıç oldu. Cumhurbaşkanımız o lansmanda “Gaziantep ‘gastronomi’de bunu yapıyor. Şanlıurfa ‘musiki’de, Kahramanmaraş ‘edebiyat’ta, Kütahya ‘çini’de, İstanbul ‘tasarım’da bunu çok rahat yapabilir” demişti. Daha sonra tabii Kütahya Çinide girdi, İstanbul tasarımda girdi. Kütahya ile birlikte Hatay ve Afyon ikinci ve üçüncü gastronomi memleketi oldu. Bu önemli bir başlangıç oldu. Burada en önemli şey taahhütlerimizi yerine getirmektir.”
“O taahhütlerimizden bir tanesi, Mutfak Sanatları Merkezi dediğimiz bir merkez açtık; MSM. Özellikle kebap, lahmacun, baklava olarak bilinir ama çok ciddi bizim sulu yemeklerimiz var, hem yemeklerimiz. Bunları Mutfak Sanatları Merkezi’nde yapma, sertifikalandırma, öğretme, bir akademiye dönüştürme ve bunun lansmanına çevirdik. Bu yapılan çalışmaları sonradan bir festivale dönüştürdük. GastroANTEP uluslararası bir festivale dönüştü.”
“İspanya’dan, İtalya’dan, bu işin hakikaten dünyada merkezi olan yerlerden önemli şefler buraya geldi. Bunun sonunda yerelden, evrensele, gelenekten, geleceğe gastronom bir sofranın bir ekonomi olduğunu ve bu ekonominin olduğu yerde bereketle zenginlik olduğunu, çiftçimizin topraktan gelen lezzeti esnafımızın elmacı pazarında zahtere, salçaya, bibere nasıl dönüştürdüğünü, Baharat Yolu’nu, İpek Yolu’nu nasıl bir kalkınma yoluna dönüştürdüğünü gördü ve gıdaya dayalı sanayiye de dahil olmak üzere büyük bir döngüsel sistem oluştu. Bu döngüsel sistemde de şehir ekonomisi, hizmet sektörü, istihdam ve ihracat üretmeye büyümeye devam etti ve bundan kaynaklı da önemli bir network oluştu. O yüzden iyi gidiyor. Bu dönem Kültür Bakanımız bizi kültür yoluna da dahil etti. İçerisinde sergilerin, akademik çalışmaların olduğu, kültür ve sanatla da bütünleştiği gastronomi çok daha güçlendi. Bizim 22 müzemiz var, 28 kardeş şehrimiz var. Kardeş şehirlerdeki şefler buraya geldiler. Hem üniversitelerde, öğrenciler arasında yarışmalar düzenlendi. Hem profesyoneller arasında, hem halkın kendi içerisinde ve çok güzel bir kardeşlik buluşmasıyla güçlenerek devam etti, devam edecek inşallah.”
“Dubai çikolatası dediğimiz ürüne baktığımızda, ki sonradan bizim kendi arkadaşlarımız da bunun aynısını güzel bir şekilde yaptılar. Ben de bizim arkadaşlarımızın yaptığından tadına bakma fırsatım oldu.’Baklavadan ilham aldım’ dediğinde ortasında fıstık var ve bizim fıstık ezmesi dediğimiz fıstık ezmesi lezzetinde bir yapı var ve onu çikolatayla kaplıyor. Baklavada da ortada fıstık var ve onda da el yapımı 40 çeşit incecik yufka ile kaplıyor. Dolayısıyla bunun sonunda fıstık daha çok konuşulmaya başlandı. Dubai çikolatası dediği ürünün fıstıksız olmayacağını, Antep fıstığı ile yapılması gerektiğini, Antep fıstığının önemini… Atlas Test’te önemli bir endeks yayınlandı. En çok sevilen kuru yemişlerin içerisinde Antep fıstığının dünyada en önemli ikinci ürün olduğu söylendi. Bizim açımızdan pozitif gündem oldu. Fıstığın pazarının arttığı Dubai çikolatası ile birlikte en çok fıstığın algısının yapıldığı bir ürün konuşulmuş oldu. Pozitif şekilde yansıdı. Ne kadar pazar artarsa üretici de, tüccar da o kadar bundan memnun oluyor.”
“Ben 2014’ünde Büyükşehir Belediye Başkanı olunca önce imar master planı, beraberinde ulaşım master planı ile birlikte iklim master planı yaptık. Şehrin toprağını, suyunu, havasını, kirletici unsurları ölçümledik. Bu ölçümlerin nedenlerini çıkardık. Nedenlerden bir tanesi, 300 bin kişinin çalıştığı bir sanayi şehriyiz. Sanayi atıklarının suyu öldürmemesi, ağacı kurutmaması gerekiyor. Onunla ilgili organizede yüksek biyoloji kayıtmalara geçen çalışmalar yaptık. Diğeri, belediye bünyesine bakınca ulaşım en önemli kısımdı. Ulaşımda önce CNC’li otobüslere, arkasından elektrikli otobüslere geçtik. Şimdi hidrojenli otobüslere geçmek için. Hidrojen dediğiniz suyu ayrıştırarak, hidrojeni depolayarak yapılıyor. Neredeyse sıfır kirlilik, çıkan egzozda da su buharı çıkıyor. Bu kadar temiz bir enerji. Bunun çalışmasını yapıyoruz. Karsan elektrik hidrojenli otobüsünü üretti. Tosyalı şu an hidrojenle ilgili İskenderun’da büyük bir yatırım yapıyor. Ve biz İskenderun’a çok yakın olduğumuz için biz artık bir yıl sonra 20 araçlık hidrojenli otobüs projesini üretmeye başladık. Ulaşımla birlikte kara tren hattını hızlı trene çevirdik.”
“En önemli kısım metronun bir an önce şehre gelmesiydi. Metronun strateji planlamayı Ulaştırma Bakanlığı, Altyapı Genel Müdürlüğü olumlu görüşle stratejiye gönderdi, yatırım programının alınmasıyla alakalı. Orada da sevindirici bir nokta var, İslam Kalkınma Fonu’nda. Biz şu anda Sakarya’da yerli ve milli tramvayımızı yaptırıyoruz. Çin’den satın alabilirdik, kiralayabilirdik ama aynen TOGG mantığıyla milli ve yerli bir tramvay yapılma ihtiyacına, artık Türkiye’nin bunu yapabilecek olgunluğa dönüştüğüne inandık ve şu anda milli ve yerli tramvayımız 15 set devam ediyor. İnşallah yeni yılın başında ilk Gaziantep’te raylara indirilecek. Cumhurbaşkanımızın katılımıyla doktor bir lansman yapmayı planlıyoruz.”
“Ulaşımla Bunu yaparken diğer taraftan ısıtma en büyük kirletici unsurlardan bir tanesiydi. Hava ölçümlemelerinde dağıttığımız kömürün havayı kirlettiğini görünce Bakanımız Murat Bey ile görüştük, dağıttığımız kömürlerin adresini aldık. Orada doğalgaza geçiş yaptık. Sağ olsun bize yüzde 50 destek verdi. Yüzde 50’sini de büyükşehir olarak biz yaptık. Daha sevindirici olan bir engellinin bir yaşlının evinde kömür yerine doğalgaza geçince oradaki yaşam kalitesi iyileşti. Yanındaki komşu da bu yaşam kalitesinin iyileşmesinin nasıl yaşandığını gördü. Kendi de yanında doğalgaza geçti. Mahalle bir anda yeşil mahalle oldu bir anda. Gittiğimiz zaman bunu da görüyoruz. Mahallede bir anda havanın temizlendiğini, kömürden kaynaklı hava kirliliğini azaldığını ve mahallede bu iyileşmenin konut bazlı her geçen gün daha da güçlendiğini görüyoruz.
“Bizim Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası’nın (EBRD) yeşil şehri olmamız tesadüf değil. Bunların hepsini götürdük, anlattık. Bir de 500 bin mülteciyle biz bunu yaptık. Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) bizi Yeşil Şehir yaptı. 27 megawatt kendi kullandığımız gücün yarısını bize hibe olarak verdi. Biz bu hibeyle Enerji AŞ’mizi kurduk. 11 megawatt güneş enerjimizi yaptık. İnşallah yeşil hidrojen üretiminde de bu kendi enerjimizi kullanarak hidrojeni yeşil halde üretmeyi planlıyoruz. Ve biyogaza geçtik. Hayvan atıklarından şu an 3 megawatt enerji ürettik. Geldiğimizde çöpten ürettiğimiz metan gazı 3 megawatttı. Orada yaptığımız iyileştirmelerle bu 13 megawatta çıktı. Çıkan atıl ısıyla da çilek seraları kurduk. Çöp kokan o muhiti çilek kokan seralara dönüştürdük. Enerji Bakanımız da hafta sonu Enerji Kongresi için Gaziantep’e gelmişti. Yaptığımız çalışmalar yerinde gördü, çok memnun kaldı. Bunun bir Türkiye Yüzyılı Belediyeliciği için çok önemli örnek olduğunu ve herkesin bunu örnek alması gerektiğini söyledi. Biz de bundan ziyadesiyle mutlu olduk.”
“2014 yılında yine Büyükşehir Belediye Başkanı olunca Tarım Daire Başkanlığını kurduk. Tarıma dayalı ekonomi, yeşil ekonomi bizim açımızdan çok hayatiydi. ‘Ekilemeyen, sulanamayan hiçbir toprağımız kalmasın’ diye başladığımızda her şeyi devletten beklemeden ‘Biz ne yapabiliriz’ diye çalıştık. Önce gübre desteği yaptık, tohum desteği verdik. Sonra bize dediler ki, ‘Başkanım bize mazot lazım.’ Onun üzerine son 2 yıldan beri bir çiftçi kartı oluşturduk. Onların arazi büyüklüğüne göre yaklaşık 44 bin çiftçimize mazot desteği veriyoruz. En büyük giderleri mazot. mazotu verince bu sefer üretim arttı. Gıda enflasyonu açısından bu çok önemliydi. Şehirdeki gıda enflasyonunu düşürmemiz açısından ‘Haydi tarladan sofraya’ geçtik. Çünkü yerel çeşitliliğin pazara taşınması lazımdı. Bir de tarlayla sofra arasında çok ciddi bir şekilde fiyatların arttığını gördük.”
“Kendi çiftçimiz kendi ürününü tarladan sofraya getirdiğinde bu ürünün pazardaki fiyata göre çok daha düşük kaldığını gördük. Bundan dolayı hem üreticinin memnun kaldığını hem bunu tüketen ailenin bundan çok ziyadesiyle mutlu olduğunu, daha ucuz fiyata, pazardan daha ucuz fiyata bunu aldığını gördük. Önce ‘Haydi büfeleri’ni açmıştık biz. Haydi büfelerini niye açtık? Şimdi İstanbul Valimiz olan Davut Gül, Gaziantep Valimizdi. Meslek Lisesi’nde ekmek ürettik. Bu ekmeği ‘Haydi Büfeleri’nde sattık. Hem ekmek kalitemiz arttı hem ekmek yapan meslekçilerimiz bundan kaynaklı mali olarak güçlendi. Bu çok güzel çalıştı. O kadar büyüdü ki iş 80 büfemiz oldu.”
“Talep de çok fazla alınca halk ekmeği açtık şu anda. ‘Haydi Büfeleri’ni açtıktan sonra ‘Haydi Sofraya’ dedik. Haydi Sofraları da 4 eşit yemeğimizi 40 liraya verecek şekilde emekli, orta gelir grubunun daha kolay daha uygun şartlarda daha kaliteli yemek yiyeceği yerleri ve fırsatları çoğalttık. Bu ‘Haydi’ler tutunca da ‘Haydi tarladan sofraya’ dedik. Onda da yüksek bir memnuniyet oldu. Dolayısıyla Haydi büfelerimiz tam topraktan ne çıkıyorsa vatandaşın ona çok hızlı bir şekilde dolaşacağı daha uygun fiyata daha güvenilir ve daha sağlıklı, daha yerel çeşidini artıran bir modeli oldu. Bu da bütün Türkiye’ye model oldu. En son Nizip’de kurduk. İlçelerimizde de kuruyoruz, artıracağız.”
“Gaziantep’te beş antikkent var. İtalyanlarla restorasyon tamamlandı. Yaklaşık iki ay önce lansmanlarını yaptık. Sanko grubu büyük bir çatı yaptı, tam bir mühendislik harikası. Orada Bilal Erdoğan Bey’in de katıldığı çok güzel bir lansman yaptık. İtalyanlarla güzel bir antik kenti oluşturmuş olduk. Roma dönemi, Zeugma… Kutalmış Hoca’nın başında olduğu ve yıllardır devam eden, açıldıkça da daha büyük hazinenin çıktığı büyük bir Roma dönemi var. Ve bunların hepsinden çıkan müzeler var, çıkan ürünler var; arkeoloji müzemiz, Zeugma müzemiz… Bir de 25 Aralık neden buna ihtiyaç hissettik? Panorama1453’ü gelip bakmıştım. Çok etkilenmiştik. Biz de 25 Aralık bizi gazi yapan yolculukta neler yaşandı? Bu çocuklara tek kitapla değil, müzeyle de tarih bilincini, milli bilinci artırmamız gerektiğini gördük. Anıtkabir’i yapan Rus ressam Alexander Samsonov ile 7 yıl çalıştık. Çok güzel bir panoramik müze oldu. Çok etkileyici bir müze. Sivastopol ile yarışıyor. 1453 de çok güzel ama orası offset baskı, bizimki yağlı boya. Rus ressam da çok kaliteli. Gerçekten sanatçı olunca olağanüstü bir iş çıktı. Herkesin gelip çok etkilendiği bir müzeye ulaştık. Şimdi sırada 22 müze var.”
“23. müzemiz para müzemiz. Bizde o kadar çok devletin kalıntıları var ki bu kalıntılardan çıkan da sikkeler var. Bu sikkelerin hangi dönemde hangi sikke çıktı, bunu kitaplaştırdık. Eski Merkez Bankamızı da bir para müzesine çeviriyoruz. Paranın olmadığı dönemden, eşyanın eşya ile değiştirildiği dönemden Bitcoin’e geçtiğimiz dönemin hikayesini anlatacağız. Muhteşem bir tasarım var. Nur Dağı’nda depremden çıktığımız için bir deprem müzesi planlıyoruz. 1995’te Japonların Kobe’de yaşadığı depremden sonra onlar nasıl bir eğitim merkezine dönüştürmüşler onu inceledik. Bunun çok güzel bir projesini planlamasına hazırladık. Şimdi onun altyapısını hazırlıyoruz. Ayrıca İpek Yolu Medeniyet Müzesi’nde çok güzel eserlerin olduğu bakırından tut, halısından, Kabe örtüsüne, elimizdeki o tarihi medeniyet kodlarımızı oluşturan bütün eserlerin olduğu bir medeniyet müzesinin çalışmasını başlattık. Bunun ne önemi oluyor? Gaziantep’e gelmek için bir neden daha oluyor. Pekmez müzemiz bitti. Orada pekmez nasıl yapılıyor? Pekmez hikayesini anlattık, yanında sabun var.”
“Hanlarımızı restore ettik, 26 han var. Tam bir Osmanlı. Hanlar, hamamlar… ‘Çalışmayan hamam kalmasın’ dedik. Hamamları restore ediyoruz. Elimizde kocaman bir kalemiz var. Depremden etkilenen bu hanlar, hamamlar, camiler, minareler, vakıflar. Eski hamamda yaptık onu da. Orada da başka bir hikaye var. Keçi sütünden yapılan peynirimiz. Aslında Mozzarella ve Helm kadar kıymetli fakat markalaştıramamışız. Yeterince tanıtamamışız. O yüzden peynire dair sabah kahvaltıya geldiğiniz zaman böreğinden tutun. Peynirin bütün ürünlerinin kullandığı çeşitlilikle bir kahvaltımız var ve bu peynirin hikayesini anlatıyoruz. Bizim peynirin ne farkı var? İyi peynir nasıl yapılır? Bunu anlatıyoruz.”
“‘Coğrafya kaderdir’ diyor İbni Haldun.Elbette çok zorluklarımız var. Hiçbir şey kolay değil ama şehir çok çalışkan, çok akıllı, çok cesaretli. 300 bin kişinin çalıştığı elimizde koca bir organizemiz var. Bu büyümeye devam etmesi gerekiyor. Kaç tane organize var? Şu anda 8 tane organize sanayimiz oldu. İki tane daha kurulacak, ona çıkacak. Taşralarımızda da bizim Nizip, İstahya, Nurdağ… Orada da deprem bölgesinde yeni organizelerimiz kuruluyor. Dolayısıyla böyle baktığımız yerde bir taraftan organizelerimiz; yeşil organize, akıllı organize olup kendi kendiyle yarışıyor, yeşil sertifika programına giriyor. Bir taraftan gıdaya dayalı sanayi, kimya, tekstil, halıda… Makine halısında dünyanın üretiminin yüzde 80’ini biz Gaziantep olarak üretiyoruz. Olağanüstü bir kümeleşme var.”
“Bir taraftan bu gördüğümüz sanayi altyapısında şehrin ticari hayatı. Üretmen için satman lazım. Satman için ticari hayatını güçlü tutman lazım. Çok çabalıyoruz, Allah şahit. Hem fuarlarımızı kurduk; tekstil makineleri fuarından tutun, halı fuarı, ayakkabı fuarı, hem ticaretle kadın kooperatiflerimizi kurduk. Bu ürünlerin dünyaya satılmasını sağlıyoruz. Burada taşımacılık önemli, tarım önemli, turizm önemli. Hep birlikte bunun üretime dönüşmesi büyük bir döngüsel sistem. Şehir bunu çok güzel bir şekilde en zor şartla üretime devam ederek, mesela depremde bile biz o kadar zorluklar yaşadık. Nurdağ, İslahiye hattında organizede çok ciddi zorluklar yaşadık. Ama hiç vazgeçmedik. Aziz Hoca diyor ya, ‘Kaybedenler, vazgeçenlerdir.’ Her şartta üretime devam ettik ve her şartta üretmeye devam ettik. Bu konuda da şehre müteşekkiriz. Hakikaten büyük bir cesaretle, tam bir vatanseverlikle üretime devam ediyorlar. İnşallah, şu Suriye meselesi hal yoluna girip mültecilerimizin onurlu, güvenli geri dönüşünü teşvik ediyoruz. Orta Doğu’nun üretim merkezi olarak, Orta Doğu’nun lojistik merkezi, ticaret merkezi olma konusunda önümüzde çok büyük imkan ve fırsatlar var. En kötüsü de geride kaldı. Marko dengelerde ciddi bir iyileşme başladı. İnşallah önümüzdeki yılın noktasından sonra bu iyileşmeyi hepimiz daha yoğun bir şekilde hissettikten sonra şehir ekonomisi çok daha rahatlayacak ve çok daha bereketli, huzurlu, güzel günleri hep birlikte yakalayacağız diye bu hevesle, bu imanla, bu aşkla çok yoğun bir şekilde hep birlikte çalışıyoruz.”
“Deprem bölgesine sizler de çok geldiniz, bize teşekkür ediyoruz. Bir kere bu devlet çok büyük bir devlet. 73 gün sonra köy evlerini bitiren bir cumhurbaşkanımız var. Şimdi ‘Kış olmadan herkes konteynerdan çıksın, kendi evine girsin’ diyen bir çevre bakanımız var. Murat Bakanımız bütün ekibiyle yoğun bir şekilde çalışıyor. Biz de Gazi Konut olarak ona ilaveten kendi konutlarımızı yapıyoruz. 1500 tane yaptık, 3000 tanenin temelini atmak için şu an çalışma yapıyoruz. Nurdağ, Islahiye ile birlikte merkezde Şahinbey ve Şehit Kamil’de de bizim yaklaşık 15 bin bağımsız konutumuz deprem dolayısıyla ağır hasar aldı. Dolayısıyla biz zaten göç alan bir şehirdik. Zaten konut ihtiyacımız vardı. Bu konut ihtiyacımız çok daha büyüdü. O zaman kira fiyatları yükseliyor. Bu sefer şehir pahalı algısı oluşuyor. O yüzden çok daha fazla konut yapmak gerekiyor. Ama depremden sonra yaraların sarılmasında büyük devlet, büyük bir millet olarak çok hızlı hareket ettik. İnşallah bu kış hiç kimse konteynerda kalmasın anlayışıyla evler hızlı bir şekilde yapılıyor.”
“Geçen hafta Cumhurbaşkanımız Hatay’daydı. Canlı bağlantılarla yeni evlerin anahtar teslimleri yapıldı. Bir taraftan yenilikçi yeniden yapılanma diye Eski Nurdağ ile Yeni Nurdağ arasında, Eski Islahiye ile Yeni Islahiye arasında tasarım çalışması yapıyoruz. Ticari alanı nasıl olacak? Küçük sanayisi nasıl olacak? Organizesi nasıl olacak? İkisi birbirine nasıl bağlanacak? Meydanı nasıl olacak? Bunları Tasarım Vakfı ile çalışıyoruz. İnşallah bu dediğimiz her şeyi hızlı bir şekilde planladık. İmar planlamalarını yaptık. Rezerv alanlarını belirledik. Birkaç yıl sonra tamamen bütün yaralarımızın sarıldığı ama her gün üzerine iyileşerek gittiğimiz bir süreç var. Zor bir dönemdi ama orada da en kötüsü geride kaldı diyorum. Şehir sahipleniyor.”
Şimdi çok güzel bir söz var. ‘Seve sevdire’ diyor. Rabbim insanların kalbine o sıcaklığı veriyor. Bir de çok güzel bir söz var. Seversen sevilirsin diyor. Ben de onları çok seviyorum. 22 yıl oldu. Karşılıklı bir güven var. 22 yıldan beri bizim her makamda bakanlığımızdan tutun. Kimsesizlerin kimi bakanlığıydı. Engelli, yaşlı, şehit yakınları. Çocuklar, kadınlar, herkesin hayat bulduğu bir bakanlık dönemini geçirdik. Üç dönem parlamentoda bir kadın vekil olarak onlara hizmet ettim. Üçüncü dönemim bugün şehr-i emin olarak Rabbim bana bu görevi nasip etti. Benim iyi niyetle, büyük bir gayretle çalıştığımı görüyorlar. Bu karşılıklı bir güvene dönüşüyor. Aramızda büyük bir güven var. Bu güven bize birlikte birbirimizi çok daha büyük bir muhabbetle sevgiye dönüştürüyor. Bunun için de Rabbime hamd ediyorum bize bu güzelliği yaşattığı için.”
“Gaziantep çok özel bir şehir. Herkesin doğduğu şehir elbette çok kıymetli. Ama bir medeniyet şehri, bir tarih şehri. Mutlaka herkesin gelip görmesi lazım. Gaziantep’e gelmek için her zaman bir neden var. Elimizde çok büyük bir hayvanat bahçemiz var. Avrupa’nın en iyilerinden bir tanesi. Kültür ve sanat görmek istiyorlarsa Bey Mahallesi’nden, Beşikantik kentimiz, 22 müzemiz var. Ağızlarını tatlandırmak istiyorlarsa 5-6 çeşit yemeğimiz var. Mutfak sanatları merkezimiz var. Herkesi Gaziantep’e davet ediyoruz ve bekliyoruz.”
KAYNAK: HABER7
GÜNDEM
20 Aralık 2024GÜNDEM
20 Aralık 2024KÜLTÜR SANAT
20 Aralık 2024GÜNDEM
20 Aralık 2024GÜNDEM
20 Aralık 2024KÜLTÜR SANAT
20 Aralık 2024YAŞAM
20 Aralık 2024YAŞAM
20 Aralık 2024